Bayram? Bayram! 

Bayram? Bayram! 

“Nerede o eski bayramlar” cümlesini bu sene geçmiş bayramlardan daha sık duyar olduk. Öncesinde sadece büyüklerimiz eski bayramları özlemle anarken, bu yıl genç yaş gruplarının da bayramı tam anlamıyla yaşayamaması, hepimizde bir eksiklik ve yalnızlık hissi yarattı. Bu yıl, tıpkı geçen yıl olduğu gibi kalabalık sofralara oturamadık, ev ziyaretlerini yaparak büyüklerin pamuk ellerinden öpemedik. Eskiye dair, çocukluğumuza dair bayram anılarını daha fazla dile getirdik ve eski bayramların neşesinin artık olmamasına hüzünlendik.

Eskiye özlem neyden kaynaklanıyor diye araştırdığımızda, bilim adamlarının eskiye dair kötü anılarımızı sildiğimizi, dolayısıyla geçmişte yaşananların bize her zaman olumlu göründüğünü söylüyorlar.

Ama bir dakika! Geçmiş bayramları yaşatmayan biz değil miyiz? Eskiden olduğu gibi bayramları kutlamamıza engel bir şey mi var? Özlemle andığımız o eski bayramları en son ne zaman yaşadık? Daha 2 yıl önce, yani pandemi bizi evlerimize kapatmadan önce bayramı hafta sonu ile birleştirip tatile çıkalım diyenler nerede? Bayramı sevdiklerimizle birlikte geçirmek yerine, deniz kenarına gitmeyi tercih etmiyor muyduk?

Bayramlar eski önemini kaybetti

Büyüklerimizin bize anlattıklarını referans aldığımızda, eskiden bir bayram heyecanının olduğunu, bayramlıkların özenle seçilip, onun hayaliyle uykuya dalındığını, günler öncesinde gelecek misafirler için börekler ve tatlıların hazırlandığını biliyoruz. Fakat aynı heyecan bizleri bugün sarmıyor. Bayramları yorgun bedenlerimizi dinlendirmek için bir fırsat olarak görüyoruz.

Bayramlık? Özenerek alınan bir kıyafet değil , çünkü gardırobumuz zaten bayramlıklarla dolu. Şeker ve harçlık? Çocukları çok da heyecanlandırdığını söyleyemiyoruz artık. Tüm eksiklerini gidermek adına etrafında pervane olduğumuz çocuklarımız harçlıklarıyla tam olarak ne yapacaklarını bile bilemiyorlar. Tatlı deseniz bir lüks olmaktan çıkalı uzun zaman oluyor.

O zaman büyüklerimiz haklı mı? Kıymet bilmeyen bir nesil mi yetiştiriyoruz?

Burada bayramlar ile ilgili Psikiyatrist ve Psikoterapist Agah Aydın’ın sözlerine kulak kabartmamız gerekiyor galiba. Milliyet gazetesine verdiği röportajda “Bayramlar sizin için ne ifade ediyor?” sorusuna şu cevabı veriyor:

Çocukluk yıllarımda yani 70’li yılların sonu, 80’lerin başında bayramlar önemliydi. Şimdi düşündüğümde bu kadar önemli olmasının nedeni aslında büyüklerin bizim sevincimize seviniyor olmasıydı. Büyüklerimizin mutluluğu bizim mutluluğumuz olurdu.

Erişkin olunca yaşıtlarım geçmiş bayramları yüceltmeye başladı. Geçmiş bayramları erişkin kafasıyla yeniden gözden geçirdiğimde bayramların çocukların insan yerine konduğu zamanlar olduğunu görüyorum. Erişkinler bayramlarda çocukları insan yerine koymanın göstergesi olarak onlara hediyeler alırdı. Aslında bu yönüyle ‘Nerede o eski bayramlar’ denen nesneye dayalı bir ilişkiydi.

Geçmiş bayramların güzelliği çocukların değil erişkinlerin mutluluğuydu. Büyüklerin az sevilmiş çocukluklarının o kadar çok sevilmeye ihtiyaçları vardı ki şimdi geriye dönüp baktığımda aslında bir önceki kuşağı mutlu etmek için kendimizi kurgulamışız. Geçmiş bayramları yüceltmekten ziyade erişkinlerin ‘Neden çocuklar mutlu oluyordu?’ diye kendilerini sorgulamaları gerekir.”

Bayram ve kuşak çatışması ile ilgili araştırdıklarımızı toplarsak, eski nesillerde çok fazla dikkate alınmayan çocukların, bayramlarda kendilerini önemli hissettiklerini görüyoruz. O günlerde önemseniyorlar ve bunu büyükler onlara bayramlık alarak veya harçlık vererek gösteriyorlar. Yani çocuklar hediye aldıklarında büyüklerin onları gördüklerini ve önemsediklerini anlıyorlar.

Şimdiki kuşak gönül bağı istiyor

“Sana harçlık verdim hadi gel bana sarıl” cümlesi şimdiki çocuklarda işlemiyor. İşlememesini bir yana bırakalım, anlam dahi veremiyorlar. Çocukların sevgisini hediyeler ile satın almaya çalışan eski nesil, yeni neslin buna bir kucaklama ile cevap vermemesini şımarıklık olarak isimlendiriyor. Aslında çocuk artık eskisinden daha çok maddeye değil, anlayışa ve sevgiye önem veriyor.

Sonuç olarak çocukla aynı dili tutturamayan, onun dilinden anlamayan büyüklerimiz eski bayramları yad etmeye yeni nesli eleştirmeye devam ediyor. Halbuki “ kucağıma gel sana bayram hediyesi olarak masal anlatacağım” veya “bu bayram tatlıyı hazırlarken başıma neler geldi seninle paylaşmak istiyorum” gibi cümleler gönül bağı kurmamız için basit yollar açıyor.

Kısacası yeni nesil için endişelenmeyin, çocuklar gümbür gümbür geliyorlar…

Bloga dön