Ama çocuğuma hiç kıyamam

Ama çocuğuma hiç kıyamam

Ama çocuğuma hiç kıyamam!

 

Yıllar geçse de ilk kez öptüğümüz o minicik avuçları ve küçücük ayakları hiç unutmayız.

Özellikle bebeklik döneminde anne ve çocuğun bağı bambaşkadır. Çocuk annesinin göğsünde kalp atışını duydukça sakinleşirken, anne ise o minik insanın kokusuna doyamaz. Birbirinin sıcaklığından, birbirinin kokusundan, sesinden beslenir bu dönemde her iki taraf. Babaların dışarıdan izleyip anlam veremediği aşk dolu günler başlar J Çocuk anne delisidir, anne ise her an dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı tetikte bir kaplan.

Fakat o minik insan sonsuza dek kundakta kalmak istemez. Dışarıda rengarenk ve hareketli bir dünya vardır. E bizim minik de zaten doğuştan kaşif… ve gün gelir o minik ayaklarla insanlık için küçük ama kendisi için büyük adımlar atılmaya başlar. Her yere tırmanmayı, her eline geçirdiği nesnenin ısrarla tadına bakmayı borç bilen bebeğimizin etrafında fır dönmeye başlarız. Uzun atlamadan tutun, sprint atmaya kadar tüm atletizm dallarında madalya kazanacak hale gelen anne o sosis parmakların her şeye uzanmasına engel olamaz.

Soruların birbirini kovaladığı günler yakındır

En iyi ek gıda hangisidir? Çocuğumu nasıl dengeli beslemeliyim? İnce kas motoru ne durumda? Evde çok fazla vakit geçiriyoruz, kaba kas motoru gelişiyor mu? Kilosu, boyu … bitmeyen bir takip ve araştırma silsilesi. Her yaşa yeni sorular, yeni aşılması gereken engeller eklenir.

Çocuğumuzun tüm zamanını etkinliklerle veya eğitimlerle doldurmaya çalışırız ve hepsinin en iyisi olması için özen gösteririz. Ona mükemmel bir dünya yaratma çabasına düşeriz. Sadece evimizde değil, dışarıda da her şey ona uygun olmalı.  Zorlanmasın, mutlu olsun, hep keyif alsın isteriz. Gözünden akacak bir damla yaş elimizi ayağımıza dolaştırır. “Allah iyilerle karşılaştırsın” ve “ ona gelecek üzüntü bana gelsin” dualarıyla günü bitiririz.

Onun yolunu düzlerken acaba güçlenme fırsatını çocuklarımızın elinden mi alıyoruz?

Kendi çatımızın altını dahi her zaman kontrol etme şansımız yokken, dünyayı bebeğimiz için hazırlamak ne mümkün? Düşmelerini engelleyemeyiz, fakat tıpkı bebekliklerinde vazgeçmedikleri gibi ileriki yaşlarında da düştükten sonra tekrar kalkmalarını nasıl sağlayabiliriz? Hem de elinden kimse tutmasa da? Burada belki de herkesin duymadığı yeni bir psikolojik terim çıkıyor karşımıza: Rezilyan! Kökünü latince resiliere kelimesinden alan bu kavram geri yaylanma, eski biçime dönme anlamına geliyor.

Rezilyan Çocuk yetiştirmenin püf noktalarını uzmanlar şu şekilde bizim için listeliyor:

  1. Ailenin çocuğa etik ve ahlaki kavramları öğretmesi
  2. Küçük yaşta çocuğa seçim yapma imkanı sunma ve seçiminden doğan sonuçlara katlanmayı öğrenmesi
  3. Çevresinde gözlemleyebileceği mücadele gücü yüksek bireylerin olması
  4. Ailenin Başkalarına yardım etmede çocukları yüreklendirmesi (kendisinde olan gücü görmesine vesile olabilir)
  5. Öz becerilerini geliştirip, kendi kendine bakabilmesini sağlamak
  6. Kendi rutinini kurabilmesi
  7. Yorulduğunda (bedensel veya psikolojik) kendi kendini dinlendirmeyi bilmesi
  8. Empati ve sosyal ağ kurabilmesi
  9. Düşüncelerini problemlerin altında boğmak yerine çözüm odaklı olabilmesi
  10. Tek değişmeyen şeyin değişim olduğunun ve her zorluğun, her yeniliğin mutlaka bir çözümü olduğunun öğretilmesi

Tabii tüm bunları yaparken galiba ilk önce biz yetişkinlerin Resilyan olması gerekiyor, çünkü çocuklar anlattıklarımızla değil, bizden gördükleriyle büyüyorlar.

Yani hayatı onlar için hazırlamak yerine, onları hayata hazırlayıp, kendi güçlerini, kendi değerlerini görmelerini sağlamalıyız. Galiba sonuç yine eskilerin sözlerine geliyor: “ Yumurta dıştan kırılırsa yaşam son bulur, içerden kırılırsa yaşam başlar; zira önemli dönüşümler hep içten başlar”.

 

Tüm bu konular hakkında düşünürken küçük baykuşun hikayesi geldi aklıma. Kanatları güçlü ve kırmızı değildi. Uçmasına yardım eden bir arkadaşın yolunu gözlerken, asıl gücün kendi kanatlarında olduğunu fark ediyor kahramanımız.

İllüstrasyonlarına doyamayacağınız, sade ve yalın anlatımıyla her kitabında bizi bizden alan bir yazardan bahsediyorum: Feridun Oral. Henüz kitaplarıyla tanışmadıysanız ilk fırsatta 3+ yaş tüm çocuklarınıza okumanızı öneririz. Kitaplığınızda olmazsa olmazınız için ilk tavsiyemiz olsun.

İçinizdeki çocuğu hiç unutmamanız dileğiyle

Bloga dön

Yorum yapın

Yorumların yayınlanabilmesi için onaylanması gerektiğini lütfen unutmayın.